Gündoğumu

RADYOİYOT (ATOM) TEDAVİSİ

Radyoaktif maddeler 1940’lı yıllarda kontrollu olarak hastalıkların tedavisinde kullanılmaya başlanmıştır. Başlangıçta sağlık bilimcilerinin temel kaygısı kullanılan radyoaktif maddelerin hastalara zarar verip vermediğini araştırmak olmuştur. Bu yüzden 1950’li ve 1960’lı yıllar bu maddelerin hastalar için ve bu maddeleri hastalara uygulayan ve radyasyona sürekli ve uzun süre maruz kalan sağlık çalışanları için ne ölçüde olumsuz etkisinin olduğunu araştırmakla geçmiştir. Bu çalışmaların sonucunda bugün radyoaktif maddeler güvenli biçimde hastalara uygulanabilmektedir.

Ancak, özellikle Çernobil felaketinden sonra radyoaktif maddelerin çevre ve diğer insanlar için de önemli bir risk faktörü olabileceği kamuoyunun ilgisini çekmiş ve duyarlılık haline gelmiştir. Kamuoyunda gelişen bu ilgi ve duyarlılık hem yöneticileri (siyasetçi ve bürokratları) ve dolayısıyla da sağlık bilimcilerini tedavi için kullanılan radyoaktif maddelerin çevre ve diğer insanlara ne ölçüde zarar verdiğinin araştırılmasına zorlamıştır. Son 20 yıldır bu konuda çok sayıda araştırma yapılmaktadır ve bu araştırmaların sonucnda elde edilen bilgilerin ışığında çevrenin ve diğer insanların korumasına yönelik yasa ve yönetmelikler çıkmaktadır. Ayrıca çeşitli dernek ve organizasyonlar da hekim, hasta ve kamuoyunu yönlendirecek klavuzlar yayınlamaktadır.

Ancak aniden ortaya çıkan bu kamuoyu baskısına sağlık bilimcileri hazırlıksız yakalanmıştır. Kamuoyu baskısı nedeniyle yöneticiler (siyasetçi ve bürokrat) kısa sürede yasa yönetmelik ve düzenlemeler yapmak zorunda kalmıştır. Başlangıçta yapılan düzenlemeler gerçek bilimsel verilerden çok sağlık bilimcilerin yaptığı teorik hesaplamalar ve öngörümlere (assumptions) dayanmıştır. Bu nedenle yapılan düzenlemeler ülkeler arasında son derece çeşitlilik göstermiş ve genel olarak çok sıkı tedbirler alınmasına sebep olmuştur. Alınan sıkı önlemler nedeniyle tedavi gören hastalar, kendi yakın çevreleri tarafından bile adeta “veba”lı hasta muamelesi görür duruma gelmiş haksız ve gereksiz yere hastanede ve evlerinde izole edilmiştir. Çok sıkı önlemlerin yanında, yapılan düzenlemeler ülkeler ve hatta aynı ülkedeki sağlık kurumları arasında bile büyük değişiklikler göstermiştir. Örneğin Almayada 3 mCi radyoiyot tedavisi alan bir hasta bile çevreyi korumak için hastanede özel tasarlanmış odalarda yatırılırken, ABD’de 200 mCi radyoiyot alan hasta yatırılmadan evine gönderilmektedir. Bugün tedavi sonrası alınacak önlemler hakkında bilgi sahibi olmak isteyen bir hasta internette biraz dolaşsa oldukça değişken ve tutarsız önerilerle karşılaşmakta ve ne yapacağını tam olarak bilememektedir. Bu durumun hasta açısından en zor yanı da büyük çeşitlilik gösteren bu önerilerin hekimler ve ciddi kurumlar tarafından yapılıyor olmasıdır. Bugün, son 20 yılda yapılan bilimsel araştırmaların ortaya çıkardığı bilgiler başlangıçta alınan çok sıkı önlemlerin esasında gereksiz olduğunu göstermektedir ve düzenlemeler bu yönde yavaş yavaş değişmektedir.

Enerji, endüstri ve sağlık alanında kullanılanlar da dahil olmak üzere bütün radyoaktif maddeler Birleşmiş Milletler anlaşmaları çerçevesinde bütün ülkelerde kontrol ve kayıt altına alınmak zorundadır. Bu kontrol ve kayıt işlemi radyoaktif maddelerin üretiminden başlar ve son kullanıcıya gelene kadar, ihracat, ithalat, gibi gümrük işlemleri ve hem uluslararası nakliyatını hem de ülkeler içerisindeki taşınmasını kapsar. Birleşmiş Milletler bu denetim işlevini kendi bünyesinde bulunan Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (International Atomic Energy Agency, IAEA) eliyle yürütür. IAEA, kontrol ve denetim hizmetinin yanında tüm ülkelere teknik bilgi sağlama ve eğitim hizmeti de sunar. Aralarında benim şahsımın da bulunduğu birçok bilim adamı dünya ülkelerine eğitim hizmeti vermek üzere uzman (expert) olarak IAEA için çalışmaktadır. Tiroid hastalıklarının tedavisi uzmanı olarak en son Mart 2006 yılında “Tiroid kanserinin radyoiyot ile tedavisi” ve “Hipertiroidinin radyoiyot ile tedavisi” klavuzu IAEA için tarafımdan hazırlanmış ve tüm dünya ülkelerine gönderilmek üzere onay ve basım aşamasına gelmiştir. IAEA kontrol, denetim ve eğitim hizmetini ülkelerin ulusal atom enerjisi kurumlarıyla yürütür. Türkiye'de bu konu ile sorumlu kurum Türkiye Atom Enerjisi Kurumu'dur (TAEK). Ayrıca Avrupa Birliği ülkelerinin tümü için EURATOM görev yapmaktadır. Bütün bu organizasyon şemasının üzerinde, bu kurumlara teknik destek ve bilgi sağlayan International Comission for Radiological Protection (Radyasyondan Korunma İçin Uluslararası Komisyon - ICRP) kurulmuştur. Bu komisyon içerisinde teknokratlar, bürokratlar ve bilim adamları vardır. Bu komisyon belli aralıklarla toplanarak mevcut bilimsel verileri değerlendirip yürütücü kurumlara tavsiye niteliğinde raporlar sunar. Bu raporlar ışığında IAEA, EURATOM gibi uluslararası kurumlar ve TAEK gibi her ülkenin kendi ulusal yürütücü kurumları yasal düzenlemeler yaparlar. ICRP’nin Tiroid hastalıklarında radyoiyot verilmesinden sonra alınması gerekli önlemler için hazırladığı rapor ICRP-94 numaralı rapordur ve 2004 yılında yayımlanmıştır. Bu raporda mevcut bilimsel veriler değerlendirilmişve bu bilgilere dayanılarak alınması gereken önlemlerin neler olması gerektiği bildirilmiştir.

 


İLETİŞİM - RANDEVU

Aklınıza takılan soruları sormak veya randevu almak için formu doldurup göndermeniz yeterli. En kısa sürede size geri dönüş yapılacaktır.